Belirtileri Nelerdir?
Genellikle göğüs arkasında yanma, boğazda acılık ve acı su hissi, ağıza mide içeriğinin geri gelmesi, bazen göğüs ağrısı, yutma güçlüğü, boğazda takılma hissi, mide şişkinliği, hazımsızlık ve bazen karın ağrısı yakınmaları ile ortaya çıkar. Hastalar asit ve enzimli mide içeriğinin yemek borusuna dönmesini, göğüs arkasında yanma olarak hisseder bazen de bunun boğaza ve boyuna yansıdığını ifade eder. Yanma ve baskı tarzında olan bu yakınmalar yemekten sonra artar ve saatlerce sürebilir. Bazı olgularda bu şikayetler hafta da 2 veya daha fazla olabilir. Bazen de yutarken gıdaların takılması, kanama, kilo kaybı da bu şikayetlere eşlik edebilir. Bu problemlerin tamamı gastroözofajiyal reflü hastalığı olarak isimlendirilir.
Reflü çoğu kere klasik belirtilerle ortaya çıkarken sıklıkla da bir kalp ya da akciğer hastalığını düşündüren bulgularla da ortaya çıkabilir. Nefes yollarına kaçan mide asidi bir astım atağını tetikleyebilir ya da yanlış olarak astım tanısı konmasına neden olabilir. Bazen göğüsdeki yanma hissi kalp damar hastalıklarında görülen angına pectoris ile ve hatta kalp krizleri ile karışabilir. Reflü kronik ve sebebi izah edilemeyen öksürük, horlama ve ses kısıklığı ile de ortaya çıkabilir. Zaman içinde yemek borusu mide içeriği ile tahrip olur ve yapısı bozulursa ciddi yutma güçlüğü görülebilir. Nadiren de bulantı kusma ve kusmukta kan izlenebilir.
Reflü Nasıl Oluşur?
Normalde mide yüzey hücreleri mide içine hidrojen iyonu salgılarlar, bu nedenle mide içeriği çok güçlü bir asit olma özelliğine sahiptir. Ayrıca yine mideden salgılanan sindirim enzimleri de normal doku için son derece tahriş edicidir. Mide olağanüstü bir mekanizma ile yüzeyinde oluşturduğu mukus tabakası ile kendini bu asit ve mide enzimlerinden korur. Boğazdan göğüs kemiği (iman tahtası) arkasından ilerleyen yemek borusu diafram dediğimiz göğüz ve karın boşluğunu birbirinden ayıran zar hizasında mide ile birleşir. Gastroözofagial bileşke dediğimiz bu bölgede mide ile yemek borusu arasında organik bir kapak yapısı olmamakla birlikte gerek anatomik yapı ve gerekse mide ile yemek borusu arasındaki basınç farkından dolayı fonksiyonel bir kapak görevi üstlenmiştir ve akış yemek borusundan mideye doğrudur. Çeşitli nedenlerle bu mekanizma bozulur ve mide içeriği yemek borusu hatta boğaza kadar gelirse bu bölgede koruyucu mukus tabakası olmadığından mukoza tahrip olur ve belirtiler ortaya çıkar.
Sebepleri Nelerdir?
Reflü, mide fıtığı, kanserler, mide ülserleri gibi bazı organik mide ve yemek borusu hastalıklarında görülmekle birlikte çok büyük bir kısımda sebep organik değil tamamen fonksiyoneldir ve yukarıda bahsettiğimiz mekanizmanın doğru çalışmaması ile ilgilidir, bu mekanizmayı bozan en önemli sebepler ise aslında tam da modern hayatın getirdiği sağlıksız yaşam koşullarıdır. Düzensiz beslenme, hızlı yemek yeme, sağlıksız gıda tüketimi, düzensiz uyku, kilo alımı, sigara ve alkol tüketimi reflüye en çok neden olabilen etkenlerdir. Hamilelik sıklıkla reflüye neden olur.
Toplumda Sıklığı Ne Kadardır?
Toplumun beşte biri en az ayda bir kez yanmadan şikayet edebilir. Bu hastaların beşte biride her gün bu semptomlardan şikayetçidir. Özellikle stres altında çalışan ve düzensiz beslenen iş insanlarında reflü çok sıktır.
Nasıl Tanı Konulur?
Reflü tanısı çoğunlukla hastanın şikayetlerinin iyice dinlenip incelenmesi ve muayene ile konulur ve çoğu kere ek bir incelemeye gerek kalmaz. Ancak organik olabilecek sebeplerin ve karışan durumlarda bir kalp akciğer hastalığının ekarte edilmesi amacıyla birtakım incelemeler yapılabilir. Basit bir ultrason işlemi ile safra kesesi hastalıkları ve kalp, akciğer muayenesi ile kalp ve akciğer hastalıkları dışlanabilir. Her hastada endoskopik inceleme gerekmez ancak klinik muayene bulguları ve laboratuvar tetkikleri organik bir sindirim sistemi hastalığı düşündürüyorsa, reflü yakınmaları atipik ve inatçı ise mutlaka endoskopi yapılmalıdır. Bu işlemle basit mide fıtıklarının da tanısı kolaylıkla konulabilecektir. Endoskopi sırasında özellikle yemek borusu alt ucundan biyopsiler de alınarak patolojik inceleme yapılabilir. Yemek borusu asiditesinin ölçülmesi pratikte sık kullanmadığımız ancak gerektiğinde yapılabilecek testlerdir.
Tedavi Nasıl Yapılır?
Tedavide amaç asitli ve tahriş edici madde içeren mide içeriğinin yemek borusuna dönüp mukoza ile uzun süre temasını engellemektir. Reflü sebeplerini düşündüğümüzde tedavinin en önemli ayağının da yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesinin olacağı belirgindir. Düzenli hayat, düzenli uyku, düzenli beslenme, alkol ve sigaranın bırakılması ile reflü belirtilerinde önemli rahatlama sağlanabilir. Özellikle yanmaya neden olabilecek yağlı ve baharatlı gıdalar ile çikolata, kahve, gazlı içecekler ve gaz yapıcı gıdalardan uzak durulmalıdır. Kilolu hastalar mutlaka zayıflamalı, çok sıkı giyecekler kullanılmamalıdır. Özellikle hızlı yemek yiyenlerde reflü belirtileri sıklıkla görüldüğünde öğün düzeni mutlaka korunurken yavaş yenmelidir. Yatmadan 2-3 saat öncesinden beslenme durdurulmalı ve su dışında bir şey tüketilmemelidir. Gece yatarken yastık başının hafifçe yükseltilmesi de iyi bir tedbir olabilir.
Bu basit tedbirlerle çoğu kere ilaç tedavisine ihtiyaç kalmadan şikayetler rahatlayabilir. İlaç tedavisi gerektiğinde hekiminiz sizin için doğru olan tedaviyi planlayacaktır. Gastroözofagial reflüde çoğu kere cerrahi tedavi gerekmez. Ancak ileri reflü durumlarında, tedavilerin yetersiz kaldığı durumlarda, organik ve tedavi ile düzeltilemeyen bir sorunlarda, yemek borusu alt ucunu asit nedeniyle tahrip olup daralma belirtileri gösterdiğinde cerrahi tedavi seçeneği düşünülebilir. Cerrahide de yüzde yüz başarı şansı yoktur. Doğrusu bu belirtileri hissettiğinizde yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarınızda küçük değişiklikler yaparak sorunu büyümeden çözmenizdir.
Önceliğimiz sağlığınızdır.
Sağlıklı günler dilerim.